Eşit ve Adil Bir Yaşam İçin İstanbul Sözleşmesi

Buse Mızrak

Türkiye, 2012 yılında ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’niilk onaylayan ülke olmasına rağmen uygulamadaki boşluklar sebebiyle önüne geçemediğimiz, kanayan yaramız olarak kalmayadevam eden Türkiye’deki kadın cinayetlerine her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Ne yazık ki uygulamadaki boşlukların düzeltilmesi yerine ise sözleşmenin tamamen kaldırılması gündemimizde.

“Toplumsal cinsiyete dayalı” ayrımcılık ve şiddeti temel alan ve toplumsal cinsiyeti tanımlayan ilk uluslararası belge niteliği taşıyan İstanbul Sözleşmesi, ‘aile yapısını bozuyor, cinsel yönelim ifadesi milli değerlerimize uymuyor, kadınlarafazla hak verilerek eşitsizlikoluşturuluyor’ gibi ifadelerin aksine yaşamsal bir sözleşmedir ve sözleşmenin tartışmaya açılması dahi şiddeti meşrulaştırmaya yeterlidir.

Toplum olarak sıkışıp kaldığımız, her geçen gün bir diğerini duyduğumuz, gördüğümüz kadın cinayetlerinin önüne geçmek için hukuki alanda tam bir koruma sağlayan ve ilk uluslararası belge niteliği taşıyan İstanbul Sözleşmesi, tüm vatandaşlar adına bir güvencedir. Kadına yönelik şiddeti önlemede kadınlar ve erkekler arasında hukuki ve fiili eşitliğin gerçekleştirilmesi büyük bir önem arz etmektedir. İstanbulsözleşmesi bizim için bir seçenek değil bir gerekliliktir.

İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’u ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında bilinçlenme açısından önemli bir kazanımdır. Bu sebeple yasanın kaldırılma tartışmalarının sona ermesi, etkin bir şekilde uygulanması; kadına yönelik cinsel istismar ve şiddetin önlenmesi için zorunluluktur. İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması şarttır!

Eşit, adil, özgürlükçü ve şiddetsiz bir yaşam için #İstanbulSözleşmesiYaşatır.

Buse Mızrak