Tiranlıkla Mücadele Üzerine

Tiranlık; başına buyruk, keyfi yönetim biçimini ifade eder. Osmanlıca karşılığı olan “istibdat” kelimesini zikredetmemiz zihnimizde tiranlık konusunda bazı düşüncelerin şekillenmesi için yeterli olacaktır. Şimdi biraz derine inelim.

Tiranlık, bundan 200 yıl önce kitaplara konu olmuş ve yapılan tanımlar bugünü kapsar niteliktedir. İtalyan düşünür Vittorio Alfieri 1777 yılında yayımladığı “Tiranlık Üzerine” adlı eserinde;

Kanunları uygulamakla görevli olan kişinin, cezalandırılmayacağı güveniyle, kanunları yaptığı, ortadan kaldırdığı, ihlal ettiği, yorumladığı, engellediği, askıya aldığı ve hatta sadece yoklarmış gibi yaptığı her türlü yönetimi, ayrım gözetmeden, tiranlık olarak tanımlamak gerekir.” cümleleriyle tiranlığın tanımını yapmıştır. Alfieri’nin kitabında tiranlık üzerine vurguladığı bir diğer nokta ise, kanunların ihlal edilmesi noktasındaki halk iradesi olmuştur. Her ne şekilde olursa olsun yukarıda tanımlandığı şekilde güce sahip olanların tiran olduğu, bu biçimdeki yönetimlerin ise bir tiranlık olduğunu belirtmiştir. 

Alfieri, çoğunluğun iradesini yansıtmak amacıyla görevli olarak seçilmişlerin; kanunları yorumlamak, değiştirmek veya açıklarından faydalanarak kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmalarını tiranlık yönetimi olduğunu söylemektedir. 

“Dolayısıyla bir yönetim, kanunu uygulayanla onu yapan veya kanunu yapanla onu uygulayan aynı kişi olduğu zaman tiranlık olduğu gibi, kanunu uygulamakla yükümlü olanın, kanunları yapana hiçbir zaman hesap vermediği zaman da mükemmel bir tiranlık söz konusudur.” diyerek yasama, yürütme ve yargı olarak tanımladığımız güçler ayrılığı ilkesinin önemine vurgu yapmıştır. 

Peki farz edelim ki yaşadığınız ülkede iktidara sahip olanlar Alfieri’nin bahsettiği yöntemlerle kanunları değiştirmiş ve yaşadığınız ülkeyi bir tiranlığa çevirmiş olsun. Ne yapacağız? sorusu muhtemelen herkesin zihninde canlanan ilk soru olmuştur. 

Bu soruyu Yale Üniversitesi Tarih Profesörü olan Timothy Snyder’in “Tiranlık Üzerine” adlı eserinden hareketle ele alacağız. Snyder’in kitabı 2017 yılında yayımlanmış olması sebebiyle bugüne dair yaşanılanlara önemli ölçüde ışık tutmuş olması da ayrıca değerlidir. 

Synder demokrasilerin kırılgan yapılar olduğunu ve kolay bir şekilde istismar edilebileceğini söyler. Tarihin, geçmişle bağ kurmamızı sağladığı ve uyarıcı nitelikte olduğunu vurgular. 

Avrupa’da ortaya çıkan demokratik modellerin, 1920’li ve 1930’lu yıllarda artan faşizme yenik düşmüş olmaları, 1940’lara gelindiğinde komünizm düşüncesinin Sovyetlerden Avrupa’ya kadar genişlemiş olmasını, demokrasilerin bir anda çökebilecek kadar kırılgan yapılar olduğunu bize göstermektedir. 

Synder; toplumun demokrasiyi, özgürlüğü ve insan haklarını koruma noktasında “Ne yapacağız?” sorusunun cevabını 20 madde ile özetlemiştir. 

1- “Peşinen itaat etmeyin.”

Synder bu başlıkta tiranlığın gücünün büyük kısmını toplumların özgür iradeleriyle teslim ettiğini, 1932 Almanya seçimleriyle Adolf Hitler’e hükümet kurma yetkisi verilmesi sonrası gelişen olaylardan hareketle açıklamaktadır. 

2- “Kurumları Koruyun” 

Synder kurumların, toplumun etik değerlerini korumak için önemli olduğunu belirtmiştir ve kurumların kendilerini koruma özelliği olmadığı için toplumun tüm bireylerinin ilgilendikleri kurumlara (gazete, sendika, parti) destek olmaları gerektiğini söyler. Bu başlıktaki bana göre en çarpıcı ifadesi ise, 

“Kurumların biri bile baştan savunulmazsa diğerleri de ardı ardına yıkılır” şekildedir. 

3- “Tek Partili Devlet Sisteminden Sakının”

Daha zengin olanın daha özgürce konuşabildiği, dolayısıyla diğer partilere nazaran daha çok oy alabildiği siyasi sıkışmışlık durumunun özetlendiği örnekleri içermektedir.

4- “Dünyaya Karşı Sorumluluklarınızı Üstlenin” 

Hayatın politik bir kavram olduğunu savunan Synder, günlük hayattaki her tercihimizi bir “oy kullanma” eylemine benzetmektedir. 

Kötü olan eylemleri görmezden gelmemeyi ve alışmamayı öğütlemekle birlikte bizzat kendimizin ses çıkarıp insanlara örnek teşkil etmemizi önermektedir.

5- “Mesleki Ahlak Değerlerinden Şaşmayın” 

Synder, Otoriterlerin itaatkar memurlara ihtiyaç duyduğunu belirtirken, otoritelerin faaliyetlerinin acımasızlığının ölçüsünü de memurlarının itaatkarlığına bağlar.

6-“Paramiliterlere Dikkat Edin”

Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü amaç edinmeyen kişi veya partiler, kendilerini siyasete dahil eden şiddet yanlısı örgütler yarattıklarını ifade eden Synder, bu paramiliterlerin resmi asker ve polislerin arasına karıştıklarında ise artık yolun sonuna gelindiğini ifade eder.

7- “Silahlanmak Zorunda Kalırsanız Bunu Çok İyi Düşünün” 

Synder, otoriter rejimlerde genellikle baştakileri protesto etmek isteyen vatandaşları dağıtmakla görevli olan güvenlik kuvvetlerini “silahlanmak zorunda kalan” kişiler olarak değerlendirirken şu cümleyi ekler: “Geçmişin karanlıkları, bir gün kendilerini hiç olmadık işler yaparken bulan polis ve askerle doludur. Hayır demeye hazır olun.”

8- “Diğerlerinden Ayrışın” 

Synder’e göre farklı şeyler söylemek ve farklı şeyler yapmak özgür olmak için birincil kuraldır. Statükonun büyüsünü bozacak ve diğer insanların dikkatini çekerek sizi takip etmesini sağlayacak olan da bu farklı söz ve eylemlerdir. 

9- “Dilinize Özen Gösterin” 

Kitap okumanın önemini vurgularken, günümüz siyasetçilerinin televizyonları klişelerle doldurmasından yakınan Synder, herkesin söylediği şeyleri bile kendi konuşma tarzımızla söylememiz gerektiğini ifade etmektedir. Çünkü günlük medyada yer alan sözcükleri sürekli tekrar ederek olaylara geniş çerçeveden bakmamızın mümkün olmadığı aşikardır. 

10- “Gerçeklerden Şaşmayın” 

Synder, gerçekleri kaybetmenin özgürlüğü kaybetmek olduğunu belirtmiştir. Totaliter sistemleri inceleyen Victor Klemperer’in gerçeğin 4 biçimde yok olduğunu ifade eden cümleleri günlük hayatta da karşılaştıklarımızla birebir örtüşmektedir. İlk biçim uydurulan yalanların sanki gerçekmiş gibi sunulması ve doğrulanabilir gerçeğe karşı açıkça düşmanlık sergilenmesidir. İkinci biçim ise kurgusallığın “sonsuz tekrar” edilmesi arzulanabilir hale getirilmesidir ve Klemperer bu biçimi bir    şaman büyüsüne benzetmiştir. Üçüncü biçim ise çelişkinin açıkça kucaklanmasıdır. Dördüncü biçim ise yanlış yönlendirilmiş inançtır. Totaliter rejimlerdeki gözlemlerinden hareketle insanların artık “anlamak” yerine “inanmayı” tercih ettiğini tespit etmiştir. 

11- “Araştırın” 

Yazı yazmak üzerine önemli düşüncelerin aktarıldığı bu başlıkta Synder, araştıran vatandaşları inşa eden vatandaş olarak niteler. Araştıran insanlardan hoşlanmayan liderlerin ise “potansiyel tiran” olduğunu ifade etmektedir. 

12- “Karşınızdakilerle Göz Teması Kurun ve Sohbet Edin”

21.yüzyıl boyunca kurulan çeşitli tiranlıklarla baskılar altında yaşayan insanların tamamının sonunda akıllarında kalan tek şeyin, geçirdikleri zor dönemlerde komşularının davranışları olduğunu vurgularken, kimseyi ötekileştirmeden herkese olumlu yaklaşmanın bir nezaket işi değil toplum içinde yaşayan sorumluluk sahibi birey olmanın zorunluluğu olarak nitelemektedir.

13- “Somut Politikalar Uygulayın” 

Synder bu başlıkta eylemselliğin önemini vurgularken sosyal medyaya sıkışıp kalan protestoların tiranlıkla mücadele için yeterli olmayacağını ifade etmektedir. 

14-” Özel Hayatınız Olsun”

Synder bu başlıkta ağırlıklı olarak büyük siyasi düşünür Hannah Arendt’in düşüncelerine yer vermiştir. Arendt ise totaliterliğin “güçlü devlet” ibaresinden çok özel ve kamusal alan arasındaki yaşam farkın ortadan kalkmış olduğu ortamlar olduğunu belirtmektedir. 

15- ” Hayırlı İşlere Katkıda Bulunun” 

Sivil toplumu desteklemek ve başkalarının da iyilik yapmasını sağlamak özgür bir seçim yapmak için en uygun ortamlaran olmakla birlikte tatmin edici bir duygudur. 

16- ” Diğer Ülkelerdeki Akranlarınızdan Bir Şeyler Öğrenin”

Özgürleşmek ve yeni deneyimler sahibi olmak için pasaport sahibi olmanın önemine değinen Synder, küreselleşme ile birlikte dünyanın her yerinde benzer problemlerin meydana geldiğinden hareketle gözlemleme ve dinlemenin önemini vurgulamaktadır.

17- “Sakıncalı Sözcüklere Dikkat Edin” 

Synder, aşırılık ve terörizm sözcüklerinin kullanılmasındaki gereken özene dikkat çekerken, vatanseverlik içeren sözcüklerin aldatıcı bir biçimde kullanılmasına ses çıkartılması gerektiğini ifade etmektedir. 

18- ” Hayal Bile Edilemeyen Gerçekleştiğinde Sakinliğinizi Koruyun” 

Synder’e göre çağdaş tiranlık terör yönetimidir. Herhangi bir terör saldırısı olduğunda otoriter rejimler güçlerini kanıtlayabilmek için bu tür saldırıları kendi çıkarlarına kullanabileceklerini unutmamız gerektiğini vurgulamaktadır.

19- “Vatansever Olun*

Vatanseverliğin ne olmadığını uzun uzadıya anlatan Synder, vatanseverlikle milliyetçiliğin aynı anlama gelmediğini de “bir milliyetçi, bizi en kötüsü olmaya teşvik eder ve sonra da bize en iyi olduğumuzu söyler” cümlesiyle ekler. Vatanseverin ise ulusunun daima daha iyiye ve daha ileriye gitmesini isteyen, bunun yanında evrensel değerlere bağlı kalan ve gerçek dünyadan kopuk yaşamayan insanlar olduğunu belirtmektedir.

20-” Elinizden Geldiğince Cesaretli Davranın” 

Cesaret belki de totaliter sistemlerde en çok ihtiyaç duyulan özelliklerin başında gelmektedir. Synder bu konuda “hiçbirimiz özgürlük uğruna ölmeye hazır değilsek, o halde hepimiz diktatörlük altında öleceğiz” diyerek cesaretin önemine vurgu yapmıştır. 

Sonuç Olarak

Synder’in çoğunlukla 1920’lerin 30’ların ve 40’ların Avrupasından örneklerle önerilerini somutlaştırdığı ve günümüz totaliter sistemlerine dair açıklayıcı önerilerini içeren eserinden hareketle; mevcut duruma karşı tepkisiz kalmanın yani bir “kaçınılmazlık politikası” belirlemenin koma halini andıran eski bir politika olduğunu ve  

bu eski politikanın yanında gelecek ihtimallerin düşünülmesine engel olacak derece efsanevi bir geçmişi cazibeli hale getiren yani “sonsuzluk politikası” uygulayanların el birliği ile tarihi mahvettiği ortadayken, yeni nesillerin bu tarihten hareketle (ders çıkararak) kendi tarihlerini yazmaları zorunlu hale gelmiştir.