Köy Enstitüleri Üzerine

Naz Eren

Köy Enstitüleri, Cumhuriyet aydınlanmasında özellikle eğitim alanında yapılan en önemli Türk reform çalışmasıdır. Bu kurumun önceki temeli Köy Öğretmen Okulları idi.

Köy Enstitüleri‘nin hazırlıkları 1935 yılından itibaren başlayarak 1937 itibariyle de deneme çalışmalarına başlanmıştır. 17 Nisan 1940 tarihinde çıkarılan Köy Enstitüleri Kanunu‘na göre de yasallaştığını görüyoruz. Bu kanun sadece köy öğretmeni yetiştirme amacını taşımamaktaydı. Bu eğitim devrimi sayesinde köy çocuğu hem kendi köyünde öğretmen olmakla kalmayacak; hem de sağlık görevlileri, teknisyenler gibi mesleki alanda öğrenci yetiştirme amacını güdüyordu. Bu kurum sayesine hem köylü hem de devlet kalkınacaktır. Biz bu projeye ‚‘‘Kemalist devrimin devlet kalkındırma politikası ‘‘diyebiliriz.

                                               Köy Enstitüleri‘nin Kurulma Amaçları:

Köy Enstitüleri‘nin kurulması Türkiye için büyük bir devrimdir. 1935 yılında okuma yazma oranı o kadar düşüktü ki; ülkedeki nüfusun yüzde sekseni köydedir. Bulunup gönderilen öğretmen sayısı da oldukça düşüktü. Ülkede eğitim konusundaki tek sıkıntı okuryazarlık değildi, salgın hastalıklarla da ilkel yöntemlerle gerçekleştirilmekteydi. Bununla beraber Osmanlı köylüleri yalnız bırakmıştı sadece savaş zamanında savaşa götüreceği zaman hatırlıyordu (İsmail Hakkı Tonguç- Eğitim Yolu ile Canlandırılacak Köy).

Cumhuriyet‘in ilanından sonra ancak köy eğitimi ile ilgili çalışmalar faaliyete geçirilmeye başlandı. Daha sonra CHP 1935 ‘de köy kalkındırma planını faaliyete geçiriyordu. Ardından İsmail Hakkı Tonguç, İlköğretim Genel Müdürlüğü‘ne atanarak fikirlerini uygulamaya geçirmeye başlayacaktır.

İsmail Hakkı Tonguç, göreve getirildikten sonra köylerin durumunu inceler ve 11 Haziran 1937 tarihinde ise ‚‘‘Köy Eğitmenleri Kanunu‘‘ çıkarıldı. Eğitim kursları açıldı fakat bunların ilkokul seviyesinde olmayacağı düşüncesi ile 3704 sayılı kanunla beraber ‚‘‘ Köy Öğretmen Okulları‘‘ açılmıştır. Açılan eğitim kursları Köy Enstitüleri‘nin temelini oluşturmuştur.

Atatürk‘ün Köy Enstitüleri kurulma aşamasındayken hastaydı ve bu projeye destek veriyordu. Vefatından sonra Cumhurbaşkanı seçilen İsmet İnönü‘de ( İsmail Hakkı Tonguç yazdığı kitapta ülkücü bir insan olarak (idealist) bahseder kendisinden) destekledi. Köy öğretmeninin de köylünün de birçok eğitimi alması gerektiği düşüncesi ile bu kuruma ‚‘‘Köy Enstitüleri‘‘ adı verildi.

Yaşanan Olaylar:

Mecliste bu kuruma karşı çıkan milletvekilleri olsa da İsmet İnönü‘den çekinen bazı milletvekilleri ilk başlarda seslerini çıkaramıyorlardı. Daha sonra oylama sırasında istemediklerini belli edeceklerdi. Karşı çıkan milletvekilleri fakat bunlar çekimser oy kullanan milletvekilleri idi. Adnan Menderes, Celal Bayar ve Fuad Köprülü idi. Gerekçeleri ise kent-köylü gibi yeni bir toplum sınıfının ortaya çıkacağı idi. Karşı olmalarının sebebi okumuş bir köy insanı istemiyorlardı.

            Köy Enstitüleri‘nde Eğitim ve Öğretim:

Modern Pedagoji‘nin enstitülerdeki varlığı tartışılmaz bir gerçektir. Köy enstitülerinde iş ve işin içerisinde yer almak çok önemli bir yer tutmaktadır. 1943‘e kadar ise Köy Enstitüleri her öğretim yılı başında kendi gerçeklerine göre saptandıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığına gönderir ardından tasdik edildikten sonra uygulamaya geçilir. Bilginin kullanıldığı zaman anlamlı olacağı fikri ağır basıyordu. Bu programlarda sadece modern eğitim dersleri yoktu. Tarım becerileri ve tekniklerin de uygulandığını görmekteyiz. Bu kurumda öğrenim yılı beş seneydi ve burada öğrencilere çok farklı dersler okutulduğuna bakarsak köy gereksinimlerine uygun bir şekilde öğretmen yetiştirildiğini görüyoruz.

Köy Enstitüleri‘nde Eğitim ve Öğretim:

Öğrenciler haftada 44 saat ders görüyorlardı. Bunun 22 saati meslek dersleri içinde olmak üzere Genel Kültür dersleri, 11’er saati ise Ziraat ve Teknik derslerdi. Öğretmenlik Bilgisi dersleri ise Toplumbilim, İş Eğitimi, Çocuk ve İş Ruh Bilimi, İş Eğitimi Tarihi, Öğretim Metodu ve Tatbikat gibi konuları kapsıyordu.

Köy Enstitüleri‘nin Hedeflemiş Olduğu Model İnsan Tipi:

Köy Enstitüleri kurularak amaçlanan, hedeflenen insan modeli aslına bakacak olursanız ezber yöntemi kullanarak değil yaşayarak öğrenme, uygulama şeklindedir. Ezberci eğitim sistemi yerine ‚‘‘ yaşayarak tam öğrenme ‘‘ söz konusudur. Gözlem, deney, tartışma ve araştırma tekniklerinin de kullanıldığını görüyoruz. Burada okuma yazma öğrenen, güzel sanatlarla ilgilenen (resim, müzik, süsleme sanatı, tiyatro vb.) öğrenciler yetişmiştir. Bu eğitimler beden ve ruh sağlığına, zihinsel gelişime önemli bir şekilde destek vermiştir. Seçkinci ve eleyici sistem yerine öğrencileri ‚‘‘kucaklayan‘‘ bir sistem uygulanmaktadır. Yönetimler açısından çocukları kül halinde kapsadığı için bu kurumlara demokratik bir yapıda olduğunu söylememiz mümkündür. Yurttaşlık ilkeleri ezberletilmeden uygulama ve iş içinde iş şeklinde öğrenim hayatı söz konusudur.

Sonuç olarak, kendine güvenen, hoşgörülü, nitelikli, yaratıcılık yeteneği gelişmiş, bencil olmayan, üreten, çoklu bakış açısına sahip, araştırmacı, cesur, başarılı, kendine ve ülkesine yabancılaşmamış bireyler yetiştirmek hedefleniyordu.

Köy Enstitüleri‘nin Kapatılması:

Yapılan yorumlar politik içeriklidir. Kapatılma nedenlerini politik, toplumsal ve eğitsel neden olarak farklı gruplara ayırmak mümkündür. Politik sebebi, Cumhuriyetçi ideoloji ile çok partili rejim arasındaki büyük çatışmadır. Cumhuriyet‘in sosyo – politik olarak yeni bir yapı yaratma çalışmaları sonuç olarak muhalif kesimler doğurdu.

Toplumsal olarak konuyu mercek altına aldığımızda ise enstitü mezunları olan kişilerin köyde ve köylü halkında bir milli direniş ve uyanış söz konusu olacağından yarı feodal toprak ağaları bu uyanıştan korktuğundan kaynaklı olarak bu kuruma karşı eğitimsel olarak baktığımız zaman köy çocuklarına verilen ‘‘iş‘‘ içinde eğitim anlayışı ile toplumcu ve değişmeye açık olan eğitim ile muhafazakar kesim tarafından çok tenkitlere maruz kalmıştır.

Naz Eren