Küresel Isınma İle Gerçekçi Mücadele

Berk Canıbek

Küresel ısınma mutlaka herkesin duyduğu bütün insanlığı etkileyen bir sorun. Fakat bu sorunun özellikle ülkemizde ne kadar duyulmuş olsa da bu duyulanların ne kadar doğru olduğu tartışılır düzeyde. İklim Değişikliği hakkında çok fazla yaygın bilinen yanlışlar var ve insanların bu eğilim hakkında ne kadar bilgi sahibi olduğu tüm insanlık için hayati bir önem taşıyor. Peki, bu doğru bilinen yanlışlar nedir?

  1. Küresel Isınma gelecekte meydana gelecek ve gittikçe yaklaşan bir olgudur.

Hayır. Şu anda zaten Küresel Isınmanın içindeyiz ve dünyanın derecesi zaten 1.11 derece artmış durumda. Araştırmalar bu oranın 2050 ye kadar 1,5, 2100 e kadar 3,6 dereceye kadar artacağını gösteriyor. Ayrıca Küresel Isınmanın etkilerini söndürülemeyen orman yangınları, fazla sıcaktan dolayı meydana gelen verimsiz mahsuller ve Pakistan’dan gelen iklim göçmenleri ile görüyoruz.

  • Nükleer Enerji çevreyi kirletir

Nükleer Enerji sanılanın aksine çevreye neredeyse hiç karbon yaymayan enerji türlerinden biridir fakat dünyanın hatırı sayılır bir çoğunluğu Nükleer Enerjiye güvenmiyor. Bunun sebeplerini geçmişte yaşanan Çernobil ve Fukushima kazalarının yarattığı korkulara, bu konu hakkında yapılan yanlış yönlendiren mizahi yapımlara ve Nükleer Atığın potansiyel tehlikesine ve oluşturduğu korkuya bağlayabiliriz. Bugüne kadar yaşanmış Nükleer kazaların sonuçlarını özetleyecek olursak, Çernobil kazasından etkilenen ve kazadan 30 yıl sonrasına itibaren toplam 51 kişi hayatını kaybetmiş ve Fukushima kazasında ölenler ise tahliye sırasındaki stresten hayatını kaybetmiştir. Bir diğer tarafta petrol, kömür gibi çevreye karbon salan enerji kaynaklarının 50 yılda yaklaşık 100 milyon insanın ölümüne neden olduğu da araştırmaların çıkardığı bir sonuç. Bu sonuçla bağlantılı olarak başka bir araştırma ise yaklaşık 90 nükleer santral ile elektrik ihtiyacının %20’ sini karşılayan Amerika’da, bu santraller sayesinde yaklaşık 1.80 milyon kişinin karbondan dolayı ölümünü engellediğini söylüyor. Nükleer santralin yaydığı radyasyon gülünç bir şekilde bir muzun ( evet bildiğimiz muz ) yaydığı radyasyonla aynı derecede ve nükleer atık, herhangi bir şekilde yüzeye çıkamayacak kadar derinlere gömülüp tehlikeyi yok ederken ileri seviye nükleer santraller kendi atıklarını enerjiye dönüştürebiliyor.

  • Kişisel Karbon Ayak İzi

Kişisel Karbon Ayak İzi kavramı 2005 yılında PETROL ÜRETİCİSİ bir şirket olan BP tarafından 2005 yılında reklam kampanyası olarak çıkarılmıştır. Kişisel Karbon Ayak İzi basitçe her bir bireyin tüketimlerinden

atmosfere ne kadar karbon saldığının ölçüsüdür. Bu yaklaşım ve reklam kampanyası İklim Değişikliği için Devletlerin ve Şirketlerin rolünü bir yana bırakarak sorumluluğu bireylere atfedip hem bireye hem de çevreye doğrudan ve dolaylı olarak zarar verir. Kişisel Karbon İzi başta her ne kadar mantıklı gelse de, 2020 de yapılan bir araştırma, Karantina döneminde emisyonun sadece %7 azaldığını göstermektedir. Bu sonuç, özellikle Çin, Japonya ve AB ülkeleri gibi karbon salınımında devasa rol oynayan devletler başta olmak üzere neredeyse bütün ülkelerin bireylerinin karantina sürecinde evde kalarak tüketimlerini azaltıp, ulaşım kullanmamasına rağmen atmosferdeki sera gazlarının çok küçük bir düzeyinin azaldığını ve hedeflerin çok aşağısında olduğunu göstermektedir. Bir diğer araştırmaya göre ise eğer bütün hayatınız boyunca bireysel sera gazı salınımınızı ortadan kaldırsaydınız, bu Küresel Enerji Sektöründe sadece 1 saniyelik bir tasarrufa denk olurdu. Bu sonuçlar, şirketlerin ve devletlerin aslında küresel ısınma ile mücadelede en büyük rolün devletler ve şirketlerde olduğunu da açıklıyor. Bir diğer deyişle eğer bu yazıyı mum ışığında okuyorsanız evinizin lambasını artık açabilirsiniz.

Peki, ne yapabiliriz?

Yapabileceğimiz şeyler her ne kadar sınırlı olsa da son derece etkili. Öncelikle küresel ısınmayı doğru bir şekilde anlatmak, bilgi kirliliği ile mücadele edip kitleleri daha bilinçli hale getirmek. İkincisi ise oy kullanmak. Evet, halkın küresel ısınmaya karşı mücadele talebine karşılık verecek partilere oy vermek, bu talepleri göz ardı eden partileri iktidardan düşürmek demokratik ülkelerin halklarının önemli bir sorumluluğudur. Aynı zamanda iktidara gelmiş partinin bu sorunla ne kadar ilgilendiğini, şirketlere yapılan vergilerin, denetlemelerin ve cezaların ne kadar usullü şekilde uygulandığını da denetlemek dünyanın geleceği için çok hayati önemde. Biz halk olarak, geleceğimiz için sesimizi duyurmadığımız sürece politikacılar kısa süreli iktidarları için bu sorunları sürekli göz ardı edecek ve şüphesiz ki bu da bizi çok daha karanlık bir geleceğe sürükleyecektir.

Berk Canıbek