Yangın Yeri

Yasin Kazık

Yaz mevsimlerinde orman yangını haberlerini medyadan görürdük. Bazen ufak çaplı da olsa yaşadığım yerde de şahit olmuştum. Ama 2021 yazında yaşadığımız tam olarak afetti. Bu yazımda size gün gün hissettiklerimi ve yaşadıklarımı yazacağım.


Pazar sabahı Covid-19 aşımın ikinci dozunu olmamla başladı. Birkaç gündür Antalya ve Muğla’nın Bodrum ve Marmaris beldelerindeki yangınların haberlerini alıyorduk. Gün içinde yaşadığım köye yakın iki yerde yangın ihbarı yapıldı. Birisi elektrik kablolarından çıkmıştı ve büyümeden söndürüldü. Diğeri daha yüksek kesimlerdeki bir köyde yerleşim yerine yakındı ve Rusya’dan gelen yangın söndürme uçağının müdahalesi gerekti. Fakat bölge hakkında bilgisi olmayan ve belki de risk olacağını düşünen pilotun suyu yerden çok yüksekte bıraktığı ve suyun yere ulaşamadan buharlaştığı söyleniyordu. Bu yangın da daha sonra kontrol altına alındı. Köyümüzün aşağı ucundan, gökyüzünde daha sonra günlerce göreceğimiz, o grilikle tanışmış olduk.


Pazartesi gecesi aşının yan etkilerinden ötürü uyanıp durduğum, birkaç defa ateşlendiğim bir gece oldu. Sabah çok bitkin kalktım. Gün boyunca dinlenmeye çalıştım. Öğleden sonra uzanırken arkadaş grubuna atılan bir fotoğrafla ayaklandım. Saat 16.00 idi. Aynı grilik tekrar gökyüzündeydi fakat bu sefer köyün üst tarafındaydı. Aydın sınırında bulunan Başalan diye bilinen bir yerleşim yerinden başlayan yangının bize 20 dakikalık bir köye doğru yöneldiğini öğrendik. Zar zor yürüyordum fakat yine de çatı katımıza çıkıp görmek istedim. Duman o kadar yakın görünüyordu ki tehlikenin uzak olmadığını alıyordunuz.

https://firms.modaps.eosdis.nasa.gov/map/#t:adv;d:2021-08-02;@28.4,37.4,12z, 2 Ağustos

Yangını doğrudan gören köydeki teyzemi arayıp konuştuk. Evlere ateşin gelmediğini fakat çok büyük olduğunu, rüzgârın ise çok olduğunu söyledi. Rüzgâr ateşin taşınmasında asıl rolü üstleniyordu. Bölgenin hâkim rüzgar yönü ise bizim köye doğruydu.


Öğlen dumanı görmemizin üstünden 3 buçuk saat sonra yangının köyümüzün sınırına dayandığını öğreniyoruz, saat 19.30.


Karşı ateş tekniği yangının ilerleyiş yönündeki yanıcı malzemeyi kontrollü bir şekilde küçük bir yangınla bitirir, büyük yangın geçeceği yoldaki maddeler yandığı için de söner. Ama rüzgarın şiddeti ve ateşin genişliği böyle çözümlerin işe yaramasına izin vermedi. Tek yapılabilen iş makinalarıyla ağaçları devirip ateşin geçişini engelleyecek kanallar açmaktı, saat 20.36.

Bitkin düştüğüm için sadece çıkabildiğim evin bahçesinden ateşin gökyüzüne vuran kızıllığını gördüm. İş makineleri sesleri yaklaşmıştı. Üzerimize kül yağıyordu. Duman kokusu rüzgarla beraber köye doluyordu. Rüzgâr bir vadiden aşağı inip mahallemizden geçiyordu. Yangının sıcaklığı da rüzgarla beraber geliyordu. Ateş artık uzak değildi.


Köyde bekleyişimiz devam ediyordu. Yangının elektrik kablolarını yakmasıyla köyde elektrikler gitti. Köyün tahliye olması ihtimaline karşı eşyalarımızı topladık. Böyle bir anda insan düşünüyor. Yanıma ne almalıyım? Birkaç parça kıyafet, erzak, içme suyu ve değerli eşyalarımızı alıp bagaja koyduk. Yangın köylünün bir kısmının tarlalarının bulunduğu bölgeyi yok etmekle meşguldü. Köylüler iş makinalarıyla köyün etrafını temizlemeye çalışıyorlardı. Evlere doğru yönelmesi an meselesiydi. Çok geçmeden rüzgâr yangını üzerimize yönlendirdi. Yangının tekrar şiddetlenmesinden sonra tahliye kararı çıktı, saat 23.48. Evinizi tekrar görememe düşüncesiyle kapınızı kilitlemek çok zor bir duyguymuş.


Köyün ateşin geldiği yöne zıt tarafında komşu köyün girişine aracımızı park ettik. Nispeten yüksek bir yerdi. Dışarı baktığımızda kaçtığımız ateşin ne kadar devasa olduğunu görebildik. Oturduğumuz yerden gözüken dağ alev alev yanıyordu. Ateşin dağın tepesinde alabildiğine genişlemişti. Aşağıdaki fotoğrafta alevlerin kilometrelerce uzak olmasına rağmen ne kadar büyüdüğü görülebiliyor.

Gece 4 gibi köyün nispeten güvende olduğunu düşünüp eve geri geldik. Sabah ilk kez helikopter sesiyle uyandım. Helikopterler sonunda gelmişti. Sürekli tur atıyorlardı. Yangının kontrol altına alındığı söylendi. Helikopterler de gitti. İç İşleri Bakanı’nın köyün kahvesine gelip geçmiş olsun diyeceği duyuruldu. Ama soğutma çalışmaları devam ediyordu. İnsanları oraya toplamanın ne anlamı vardı? Yangının geçtiğini düşünenler yanılıyordu. Soğutmaya insan ve malzeme gücü yetmemişti ve duyduğumuz şey yangının tekrar alevlendiği oldu. Hem de rüzgarla beraber öncekinden daha hızlı. Müdahale ediliyordu fakat bir yer dursa diğer taraf tekrar yanıyordu. Yangın kontrol edilemedi, helikopterler zaten gitmişti. Ateş doğrudan köye geliyordu. Yardım isteyebileceğimiz her yere ulaşmaya çalıştık.


Köyün yukarı taraflarında yani ateşin geldiği tarafta oturan biri hayvanlarını bağlamak için yer soruyordu. İşlerin ne kadar ciddiye bindiğini tekrar anladık. Çok geçmeden tahliye kararı çıktı. Köyün çevre yolundan gidiyorduk. Ateşin geldiği yönü doğrudan gören yamaca çıktığımızda tablo korkunçtu.


Alevler tepeyi sarmış, evlerini bırakmak istemeyip zorla götürülen insanlar, hayvanlarıyla beraber yollara düşenler, feryat edenler, ateşin boyutu… Öyle bir tabloyu ölene dek unutacağımı sanmıyorum. Yaşayan herkesin de.

Tahliye noktası merkez ilçeydi. Köyden çıktık ama geri dönebilecek miyiz bilmiyorduk. Evden uzaklaşmayı pek sevmeyen babam belki evini son kez görmüştü. Büyüdüğümüz köye belki son kez baktık. Geçtiğimiz yol daha sonra yangına müdahale için kapatıldı. İnsanlar bizim önceki gece gittiğimiz yakın olan köye yönlendirildi. İlçede toplanma alanına vardık, birkaç gündür yaşadıklarımızın duygusal yüküne daha fazla dayanamayıp yere çöktüm. Herkese moral vermeye çalışıyordum ama artık ben de tükenmiştim.

https://firms.modaps.eosdis.nasa.gov/map/#t:adv;d:2021-08-03;@28.4,37.4,12z, 3 Ağustos



Yangın ilk evin çatısını yakarken helikopterler yetişmişti. Ayrıca yerde kepçe ve arazözler evleri korumuştu. Buna rağmen ateşin etkisiyle sıçrayan kıvılcımlar evlere tehlike oluşturmaya devam ediyordu. Ateş evlerin etrafından dolaşarak yoluna devam ediyordu. Önü sürekli kesilmek istendi her seferinde karşıya sıçradı. İş makinalarıyla, insan gücüyle yapılabilen her şey yapılıyordu. Hava kararana kadar helikopterler çalıştı. Yangın durmadı. Havanın kararmasıyla beraber havadan destek sonlandı. Artık her şey yerdekilere kalmıştı.


Ateş bu sefer takliye noktası olarak belirlenen diğer köye yöneldi. Diğer ucu da bizim mesire yeri olarak kullandığımız mevkiye yanaşıyordu. İki tarafta da insanüstü bir uğraş vardı. Bu köy için de tahliye kararı çıktı. Köyümüzdekilerin bir kısmı mesire yeri tarafına sığınmıştı fakat alevler oraya da geliyordu. Uğraşlar sabaha dek sürdü. Ateş bizim bile arasıra çıktığımız sarp dağlara doğru gidiyordu. Gündüz helikopterler tekrar çalışmaya başladı. Yangın havuzundan o kadar su çekiliyordu ki köyün içme suyu hattı kesilip havuza yönlendirilmiş, tankerlerle de havuza takviye yapılıyordu. Hafızalara kazınan bazı görüntüler de bu sıralarda ortaya çıktı.

İnsanlarımızın yoğun gayretiyle, genç yaşlı dağlarda tırmıkla, kürekle, bulabildikleri imkanlarla alevler yerleşim yerlerinden ve tarlaların kalanlarından uzaklaştırıldı. Tabirin kısa olduğuna bakmayın o gecenin uzunluğu tarif edilemezdi. Daha sonraki günlerde soğutma çalışmalarıyla yangının tekrar büyümesini engellemek için birkaç gün daha vardiyalı olarak dağlardaydık.

https://firms.modaps.eosdis.nasa.gov/map/#t:adv;d:2021-08-04;@28.4,37.4,12z, 4 Ağustos

Tanker, arazöz tepelerinde, kamyon kasalarında duman kokusu, puslu hava ve siyaha boyanmış ağaçlarımızın arasındaki toprak yollarımızda… Beni çok mutlu eden, fotoğrafını çekerek hatırasını unutmayak istemediğim bir kare ise Çanakkale’den gelen arazöze Eskişehir’den gelen su tankerinin Muğla’nın yüksek dağlarında takviye yapmasıydı.

Aramızda ekiplere ayrılmıştık. Çanakkaleden gelen arazözle beraber hareket ediyorduk. Orada biri Poyraz Tim dedi ondan sonra adımız öyle kaldı. Geçirdiğimiz olayın ruhen etkilerini azaltmak için bu sinerjiye ihtiyacı oluyordu insanın. Beraber duman veya yeni alevlenme gördüğümüz yerlere müdahale ettik. Ateşi sınırlarından takip ettik, aramızdan çoğumuzun belki de ilk kez gittiği dağ yamaçlarına kadar çıktık. Soğutma işlemleri bu şekilde sürdü.

Tabii ki bazı noktalarda sorular sormak gerekiyor:


*İklim krizinin getireceği sorunların tahmin edilmesine rağmen iktidarın önlem almaması ve bu kriz ile sayısı her yıl artan orman yangınları gerçeğine Orman Bakanlığı’nın hazırlıksız olması, Kurumların “acil eylem planları”nın uygulanamaması,
*Yangın söndürme çalışmalarında Tarım ve Orman Bakanlığı ile yerel yönetimler arasında iş birliği ve yetki sorunları, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yangına müdahalede yetersizliği,
*Türk Hava Kurumu’nun (THK) elindeki uçakların atıl bırakılması ve envanterinde bulunan yangın söndürme uçaklarının akıbeti

Orman yangınlarıyla mücadelede neler daha iyi yapılabilir:


*Yangın sebeplerinin en önemlisi olan insan kaynağının bilinçlendirilmesi ilköğretim düzeyinden başlayarak eğitilmesi önem arz etmektedir. Özellikle orman, doğa, arazi bilgisi olmayan vatandaşın yangına hassas orman alanlarını kullanırken sadece izin verilen alanları kullanması bunun dışındaki araziye giriş-çıkışının yangına hassas dönemlerde kısıtlanması gerekmektedir.


*Yangın sonrası ormanların rehabilitasyonu orman ekosistemlerinin sürdürülebilirliği açısından önem arz etmektedir. Bu nedenle yanan alanların doğal süksesyona izin verecek şekilde belli bir süre doğal gençleştirmeye bırakılması, gerektiği takdirde tohum ve fidan takviyesi yapılması gerekmektedir. Yanan alanlarda saf meşcereler yerine karışık meşcereler kurmak veya doğal maki vejetasyonunu desteklemek ekosistem açısından daha faydalı olacaktır.


Son dönemde çıkan yangınların çoğu yerleşim yerleri yakınlarında özellikle de halkın rekreasyon talebi olan alanlarda çıkmaktadır. Bu durum turizm alanlarında insan baskısını artırmakta ve yangın riskini çoğaltmaktadır. Bu riski azaltmak için turizm bölgelerinde özellikle otel vb. konaklama tesislerine yakın yerlerde bir koruma zonu oluşturulması yangına hassas dönemlerde bu alanların kullanımının kontrol alınması gerekmektedir.
Ayrıca özellikle rüzgarlı günlerde ormanlardan geçen enerji iletim hatları ve özellikle yüksek gerilim hatları yangınlara neden olan unsurlardandır. Bu hatların geçiş alanlarının ve etki alanlarının belirli periyotlarda temizlenmesi, hatların bakımlarının yapılması gerekmektedir.


*Çıkan yangın sayısı, olumsuz meteorolojik ve coğrafik koşullar yangınla mücadele çalışmalarını zorlaştırmaktadır. Bu aşamada başta OGM çalışanlar olmak üzere yangınla mücadele eden ekiplere toplumsal desteğin verilmesi, bunun için de basın ve sosyal medyada bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi, konu ile ilgili yeterince bilgi sahibi olmadan yorum yapılmaması, yetkili, uzman ve konu ile ilgili çalışan bilim adamlarının değerlendirmesine itibar edilmesi önemlidir. (https://of.btu.edu.tr/index.php?page=duyuru&id=35527)


*Tecrübeli personelin rotasyonla başka yerlere atanması önlenmeli, personel sayısında artışa gidilmelidir.


*Yangın sebepleri iyi araştırılmalı; İHA, drone, fotokapan gibi imkanlar daha sıkı kullanılmalıdır. (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1787588 Türkiye’de orman yangını sorunu: Güncel bazı konular üzerine değerlendirmeler, Mustafa Avcı, Mehmet Korkmaz, Türkiye Ormancılık Dergisi)

O duygu karmaşasında doğayla olan ilişkimizin ne denli hassas olduğunu, doğanın yıkıcı gücünün karşısında çaresizliğimizi bir kez daha gördük. Geciken hatta yağmayan yağmurlar, sıcaklık anomalileri gibi iklim değişikliğinin etkilerini de oldukça hissettik. Zaten gün geçtikçe azalan orman varlığımızın büyük çapta yok oluşu ilerleyen zamanlarda başka problemleri beraberinde getirecek. Doğayla dengede olabildiğimiz kadar varolacağız dünyada.

Yasin Kazık