Değerlere Bakış: Şeffaflık

Ece Özinç

Toplumun değer sınıflandırmalarının analizi önemlidir. Toplumdaki ihtiyaç ve eksiklikler hakkında önemli bilgiler verir. Değerler konusu kuramsal yönden olduğu kadar hızlı değişen dünya içinde yerini arayan toplumumuzu yakından ilgilendirmesi açısından önem taşımaktadır. Sosyo-ekonomik gelişmelerin kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkan yeni toplumsal düzenlemelerin bu türken düzenlemelerle uyumlu olmasıyla yakından ilişkilidir.

Toplumsal yapıda kurumlar, adetler, gelenekler, aile, ekonomi, eğitim öğretim gibi sosyal birimlerle sosyal değerler arasında çift yönlü bir etkileşim vardır. Bu birimler hem değerleri ifade eder hem de onlardan güç kazanırlar. Değerlere verilen anlamlar değerler ve pratikler arasındaki ayrışmayı, bireysel hayat ile var olan ortak hayata yüklenen anlamları bütünleştirmek, ülke hayatının ve gündelik pratiklerin olumsuzluklarından korunma gayesindedir.

Doğan Holding öncülüğünde yapılan Türkiye değerler araştırmasına göre Türkiye’de görülmek istenen değerler:

Adalet, ahlak, güven, saygı, huzur, eşitlik, refah, dürüstlük, aile, çevre bilinci

Ülkeyi deneyimleme biçimleri sorulduğunda ise:

Terör, işsizlik, cehalet, suç, şiddet, yoksulluk, çevre kirliliği, kin-nefret, saldırganlık, fırsatçılık, yolsuzluk

Bu araştırma kapsamında eğitim bilimci Özgür Bolat; “İnsanlar ve toplumlar genelde kendilerinde eksik olanları arzu eder veya isterler. Avusturya ‘yaşlılar için bakım, düşük maliyetli konut, hesap verilebilirlik’, Belçika ‘etkili hükümet, gelecek için saygı, uzun dönemli perspektif’, Nijerya ‘hesap verilebilirlik, barış, iş fırsatı’. Bireysel değil sosyal değerlere dikkat çeken bu liste beraber yaşama ve ilişki kurmadaki sorunlara işaret ediyor”
 
Bence Türkiye’de en çok ön plana çıkan değerler şu şekilde:

-Ahlak
-Şeffaflık/Hesap verilebilirlik
-Adalet
-Fırsat eşitliği


Benim ele almak istediğim değerin var olması gereken çok temel değerlerden ziyade   şeffaflık/hesap verilebilirlik olmasındaki en büyük nedenlerden biri sistemde var olan açıklara dair önemli bilgiler sağlaması ve diğer değerlerin de varlığı için döngüde önemli bir yer kaplıyor olması. İnsan haklarına saygılı, duyarlı, adil, fırsat eşitliğine önem veren, ifade özgürlüğünün, sorumluluk duygusunun vb değerlerin olduğu bir toplumda şüphesiz şeffaflık her kademede olacaktır. Bu değerin eksikliği diğer değerlerin işleyişi üzerine de düşünmemiz gerektiğinin kanıtıdır. Aslında bu değeri bir kontrol düğmesi olarak görülebilir.

Şeffaflık/Hesap verilebilirlik:

Bu değerin kapsam bütünlüğünde güven, sorumluluk, hesap verilebilirlik, katılımcılık, dürüstlük ve saygı vardır. Değerlerin gerçek inşası ve uygulamada  var olabilmeleri için şeffaflık bir taban oluşturmaktadır. Bu değeri ele almamın sebebi kapsamlı bir toplumsal düzenin inşası için bir mihenk taşı olduğuna inanmamdır. İçinde bulunduğumuz düzenin insana, çevreye, canlıya saygı duyar ve yaşatmaya yönelik bir tutuma sahip olmasının temelini yaratacak anlayışlardan birinin şeffaflık değeri olduğunu söyleyebiliriz. En büyük sistemlerden en küçük toplumsal grup ilişkilerine kadar şeffaflık kavramı toplumsal yaşam pratiğinde var olmasına ihtiyacımız olan bir çok başka değere sahici bir gerçeklik ve uygulanabilirlik alanı yaratacak olan değerdir. Bu kapsamda bakıldığında şeffaflık diğer değerleri besleyen ve diğer değerlerden beslenen çift yönlü bir kavramdır. Ülkemizdeki güven ikliminin sağlanması ve yatırıma daha açık hale gelmesi açısından da yönetişimin diğer unsurları olan katılımcılık, cevap verebilirlik, hukukun üstünlüğü, etkinlik, eşitlik ve vizyon ilkelerine de önemli ölçüde önem verilmesi gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir hukuk devleti özelliği taşır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş değerlerine bakıldığında milli egemenlik ve demokrasi çok önemli bir yer kaplar demokrasinin bir diğer ölçütü de hukuk devleti niteliğidir. Bu bağlamda hukukun üstünlüğü ve yargı güvencesi yoksa o ülkede demokrasiden söz etmek de mümkün olmaz. Hukuk güvencesini sağlayan araçlardan biri usul hukuku kurallarıdır. Hukukta usul esası korumak için vardır. Kişi hak ve özgürlüğünü sakınan da bu kurallardır. Hukuk devleti niteliği bu kuralların özenle uygulamasını gerektirir. Tüm bunları geniş açıdan değerlendirdiğimizde bu değer ve değerler grubunun Türk Milli Eğitiminin “…Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek.” gayesine hizmet ettiğini ve birebir ilişkide olduğunu görüyoruz.

Özellikle karar alma süreçlerine katılımın az olması şeffaflığın; mevcut durum hakkında bilgi paylaşımının ötesine geçememesine sebep olmaktadır. Tükettiğimiz ürünler hakkında bilgilerin , yönetim sistemlerimizin, haber ve bilgi kaynaklarımızın, yasal anlaşmaların, toplumsal hayattaki çoğu düzenlemenin daha şeffaf olduğu bir düzende bireysel anlamda yaşamlarımızın daha anlamlı ve farkındalıklı, büyük ölçekte ise daha sürdürülebilir hale gelecektir.

Hangi anlamda kullanılıyor?

TBMM şeffaflık kavramını saydamlık olarak ele almakta ve kavramı; kamu yönetiminde görev, yetki ve sorumluluklar ile karar ve hizmet süreçlerinin önceden bilinebilir ve açık olması, kamu kurum ve kuruluşları tarafından alınan karar, belge ve bilgilere ulaşılmayı, tüm faaliyetlerin ve denetim sonuçlarının kamuoyuna rapor edilmesi olarak tanımlamaktadır. Atisyan ve Sayın’a göre; kamu yönetiminin şeffaf olması, toplumun kamu yönetimine duyacağı güveni arttırmakta, toplumun devlet üzerindeki denetimini arttırmaktadır. Şeffaflığın olmadığı bir kamu yönetimi, hem kamu kurum ve kuruluşlarının, hem de devletin vatandaşlarına karşı hesap verme sorumluluğunu yerine getirmediği bir yapıya sahiptir. Hesap verebilirliği sadece kamu yöneticileri ile sınırlandırmak hem yanlış hem de eksik bir yaklaşım olacaktır. Bizim ülkemizde genellikle şeffaflık değeri kamu kurum ve kuruluşlarında kaynakların nasıl kullanıldığı, mali açıdan denetlenebilirlik olunması, yapılan her faaliyetin neden ve nasıl yapıldığı, sonucunda nelerin ortaya çıktığının açıklanması anlamlarını taşır. Fakat şeffaflık çok daha bütüncül ve kurum ayrımı gözetmeksizin dört duvara sığdırılamayacak bir anlayış biçimidir.

Kimler (kurum/kişi) tarafından nasıl vurgulanıyor?

Kuşkusuz hesap verebilirlik; toplumsal yaşamın her alanında faaliyet gösteren, hizmet veren her kurum ve kişinin politika, faaliyet ve kaynak kullanımları hakkında ortaklarına, kurumlara ve kamuoyuna karşı hesap vermeye çağırabilmektir. Bu nedenle hesap verebilirliği; siyasal, idari ve hukuki hesap verebilirlik olarak üç grupta sınıflandırmak mümkündür. Bundan yola çıkarak çoğu toplumsal değerin kelime öbeklerinin dışında bir anlam inşa edebilmesi ve yaşam pratiği kazanabilmesi adına şeffaflığın önemli bir ön şart olduğuna inanıyorum. Hem açık olmak hem de açıklığın getirebileceği risklerden korunmak için şeffaflığı bir niyet olarak değil iş yapma biçimine dönüştürmek gerekiyor. Bu değer genellikle yerel yönetimler ve siyasi çevreler tarafından vurgulanır daha doğrusu toplumun beklentisi bu yöndedir. Bu durum doğru bir denge sağlanmadığında ve toplumun bir çok kurumunda şeffaflık eksikliği ve güven düşüklüğü yaşanılan dönemlerde şeffaflığı siyasi bir propaganda aracı haline getirebiliyor.

Bu değerin günümüz dünyasında önemli görüldüğüne dair kanıtlar neler?
 
Kuramsal olarak incelediğimizde: 80’il yıllarda başta kapitalizmin egemen olduğu ülkeler olmak üzere, kamu yönetiminde bir dizi reformun hayata geçirilerek, klasik kamu yönetimi anlayacağından uzaklaşılmaya başlanmıştır. Kamu yönetimi reform sürecinde önce “yeni kamu yönetimi”, sonrasında ise “yönetişim” anlayışına geçilerek; esnek, katılımcı, yetki devrinin yapıldığı, etkinlik ve etkililiğe önem veren, kalite odaklı, toplumdaki her bireyi tatmin edilecek birer müşteri olarak gören ve yüksek performansı amaçlayan yeni bir kamu yönetimi modelinin benimsenmesini sağlamıştır.

Kamu yönetimi alanındaki reformlar 21. yüzyıla gelindiğinde, yöneten ve yönetilenlerin karşılıklı etkileşim içinde olduğu kamu yönetimi anlayışının, iyi yönetişimin ortaya çıkmasını tetiklemiştir. Hughes’e göre; yeni kamu yönetimi anlayışı ile birlikte kamu yönetiminde emirlerin takibi, denetleme, yürütme gibi farklı anlamlara gelen idare anlayışının yerini hizmet verme, sonuçları kontrol etme ve sonuca ulaşmada bireysel sorumluluk alma anlamlarına gelen yönetim anlayışı almıştır. Kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyetlerinde ve mali hareketlerinde açık olması, üretilen belge, bilgi ve kararlara erişilmesi ve kamuoyuna karşı hesap verme sorumluluğu anlamına gelen Şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri, kamu yönetimine duyulan güvenin artmasında oldukça büyük öneme sahiptir.

Bu değerin günümüzde önemli görüldüğünün kanıtı toplumda olan dürüstlük, hukuka uygunluk, etik ve yolsuzluk azaltma isteğinin varlığı ve bu değerin bunları mümkün kılıp besliyor oluşu söylenebilir. Bunun dışında dönem dönem ülkemizdeki bazı kanun tasarıları şeffaflık değerinin önemli görüldüğüne kanıt olarak gösterilebilir:

“Yeni kamu yönetimi anlayışının ana reformlarının temellerinin atıldığı 2003 sonrasında, Türkiye’de yapılan yasal düzenlemeler tarih sırasıyla Şu şekilde gerçekleşmiştir:

a) 09.10.2003 tarihinde vatandaşların bilgi edinme haklarını düzenleyen 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkında Kanun,


b) 10.12.2003 tarihli kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli kullanımının benimsendiği 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu,


c) 25.05.2004 tarihli kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkeleri belirlemek ve uygulamayı gözetmek amacıyla, 5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun,


d) 10.07.2004 tarihli büyükşehir belediyesi yönetiminin hukukî statüsünü düzenlemek, hizmetlerin plânlı, programlı, etkin, verimli ve uyum içinde yürütülmesini sağlama amacıyla, 5126 Sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu,


e) 22.02.2005 tarihli il özel idaresinin kuruluşunu, organlarını, yönetimini, görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usul ve esaslarını düzenleme amacıyla, 5302 Sayılı İl Özel İdaresi Kanunu,”

Vurgusu çok yapılan liyakat konusunun şeffaflıkla ilişkisi de bu değerin önemli görüldüğüne dair bir kanıt oluşturabilecek niteliktedir: Devletin temel görevlerinden birisi Anayasa’nın 10’uncu maddesinde belirtilen eşitlilik ilkesi kapsamında kamuya hizmet sunmaktır. Kamudan hizmet almak isteyenler arasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep veya benzeri sebepler ile hiçbir fark gözetmeden herkese eşitlik ilkesi kapsamında muamele ederek hizmetleri arasında fark yaratmadan hizmet sunması ve hizmetlerinde tarafsız olması beklenmektedir. Bu tarafsızlık iki şekilde sağlanabilir. Birincisi hizmetlerin sunumu esnasında, hizmetten yararlanan kişilerin siyasi, ideolojik, dini ya da herhangi bir sebeple ayrıma tabi tutulmaması; diğeri ise kamu hizmeti sunan teşkilatın, hizmetten yararlanacak olanlara tarafsız muamele edecekleri konusunda toplumda bir kanaat oluşması gereğidir. Bu kanaat oluşturulurken kullanılan yöntem ve anlayış ancak şeffaflık değeriyle sunulduğunda anlamlı olacaktır.

Töre ve Tanyeri 2016 yılında yaptıkları çalışmada 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun (TTK) bağımsız denetim anlayışı ve şeffaflık açısından etkilerini incelemişlerdir. Yazarlara göre daha önce yürürlükte olan TTK’da ihtiyaç duyulmadığı gerekçesi ile bağımsız denetim konusunda yeterli düzenleme bulunmazken 6102 sayılı TTK ile günümüzde son derece önemli hale gelen bağımsız denetim ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmış ve şeffaf bir denetim anlayışının yaygınlaştırılması için gerekli yasal ortam hazırlanmıştır.

Hangi yollarla aktarılmaya/kazandırılmaya/vurgulanmaya çalışılıyor?

Bu başlıkta vereceğim bilgiler şeffaflığın kazandırılmasından ziyade güvence altına alınması üzerinde  dair bir çerçeve çiziyor. Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı incelendiğimizde, genel olarak Türk Kamu Yönetiminin; yeni kamu yönetimi anlayışı çerçevesinde vatandaş ve hizmet odaklı, hukuka saygılı ve hukuk kurallarını uygulayan, bilgi teknolojilerini kamu yönetiminin her alanında yaygın bir şekilde kullanan,  hesap verebilirliği ön plana çıkaran, vatandaşların bilgi edinme hakkına inan ve şeffaf bir kamu yönetiminin kurulmasının amaçlandığı görülmektedir. Nitekim bu durumu 2003 yılında Maliye Bakanlığı, Dış İşleri Bakanlığı ve AB Bakanlığı tarafından hazırlanan raporda görmek mümkündür. Raporda iyi yönetişim ilkeleri; şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, cevap verebilirlik, hukukun üstünlüğü, etkinlik, eşitlik ve stratejik vizyon şeklinde daha geniş kapsamlı belirtilmiştir (Maliye Bakanlığı, 2003:VII-IX). 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun yapılmasında da; kamu yönetiminde açıklık ve şeffaflığın sağlanması, kamu yönetiminin hesap verebilir olması ve kamuoyu denetimini sağlanması gibi yeni kamu yönetimi anlayışı esasları etkili olmuştur. Günümüzde kamu yönetiminin ve siyasal yapının şeffaf olduğu ülkelerde, hem ulusal yatırımcılar hem de küresel sermaye güçleri daha kolay ve endişe duymadan yatırım yapmakta ve ülkelerin ekonomik kalkınmalarına katkı sağlamaktadır bu açıdan gelişmekte olan bir ülke olarak bizim için bu durum önem teşkil etmektedir. Şeffaflık etikle de birebir ilişkide sayılabilecek bir değerdir; insanlara, hayvanlara ve bitkilere saygı gösterme, haklıya hakkını verme, çalışanlara baskı yapmama, haksız kazanç elde etmeme, makam sahiplerinin hediye almaması… Gibi kuralları belirleyen davranış ve ilkelerde etik ilkelerdir. Ülkemizde Kamu Görevlileri etik Kurulu 5176 sayılı kanunla kurulmuştur. Amaç ve kapsam:

“Bu Kanunun amacı, kamu görevlilerinin uymaları gereken saydamlık, tarafsızlık, dürüstlük, hesap verebilirlik, kamu yararını gözetme gibi etik davranış ilkeleri belirlemek ve uygulamayı gözetmek üzere Kamu Görevlileri Etik Kurulunun kuruluş, görev ve çalışma usul ve esaslarının belirlenmesidir.”

Aksi kanıtlar var mı? 

Aksi kanıtları olduğunu şu araştırmalara dayandırarak açıklayabiliriz:

Uluslararası şeffaflık Örgütü her yıl yayınladığı raporlar ile kamu yönetimlerinin şeffaflığını ve küresel yolsuzluk algısını ortaya koymaktadır. Türk Kamu Yönetiminin şeffaflığını ortaya koyması açısından önem taşıyan Yolsuzluk Algısı Endeksinde Türkiye, 2013 yılından beri hızlı bir gerileme yaşayarak kötü bir görünüm sergilemektedir. 2017 yılında 180 ülke arasında 81. sırada yer alan Türkiye, son beş yılda 28 basamak gerilemiş ve küresel bazda kamu yönetiminde şeffaflığın az, yolsuzluğun yüksek olduğu bir ülke görünümü sergilemektedir. Yine 2017 yılı verilerine 302 göre Türkiye 35 OECD ülkesi içinde 34. sırada iken, gelişmiş 20 ülke (G20) arasında 13. sırada yer almaktadır. 2017 yılında yolsuzluk algı endeksi puan ortalaması dünya genelinde (180 ülke) 43 iken, AB ve Batı Avrupa ülkelerinin ortalama puanı 66 olarak gerçekleşmiştir. Buna karşın Türkiye’nin 2017 yolsuzluk algı puanı 40 olarak hesaplanmış ve bu puan ile Türkiye gerek AB ülkeleri ve gerekse dünya ortalamasının oldukça gerisinde kalmıştır şeffaflık istemi ve gündemine rağmen katılımcılığın az olduğu yönetim ve icraatler, bilgi gizlilikleri ve toplumsal dayanışmanın azlığı da vurgulanan bu değerin işlevsel olmadığını kanıtlar niteliktedir.
Bu değerin çok işlevsel olmadığına dair bir başka kanıt ise kamu yönetiminin şeffaflık ve hesap verebilirliğinin toplumsal algısının ölçülmesi amacıyla gerçekleştirilen bir araştırmanın verileridir: Araştırma kapsamında Türkiye genelinde 48 ilde 1004 kişi ile anket uygulaması gerçekleştirilmiştir. Araştırma veri toplama aracı olarak 2009 yılında Sözen ve Algan tarafından hazırlanan İyi Yönetişim Araştırma Raporunda kullanılan 5’li Likert tipi ölçekle hazırlanmış ve araştırmanın amacı doğrultusunda yeniden düzenlenmiş 7 madde-sorudan oluşan anket formu kullanılmıştır. Ortaya çıkan sonuçlara baktığımızda kamu kurum ve kuruluşları her anlamda şeffaf bir yapıya sahiptir, sorusuna olumlu yönde görüş bildirenlerin oranı %24 iken, katılımcıların %45,7’si kamu kurum ve kuruluşlarının her anlamda şeffaf bir yapıda olmadığı yönünde olumsuz görüşe sahiptir. Katılımcıların %30,3’ü ise; kamu kurum ve kuruluşlarının her anlamda şeffaf bir yapıda olduğu yönündeki önermeye kısmen katılmaktadır. Ulaşılan bulgular doğrultusunda; katılımcıların genel olarak kamu kurum ve kuruluşlarının şeffaf olmadığı yönünde görüşe sahip oldukları söylenebilir. Türkiye’de kamu yönetiminde şeffaflığa önem verilmektedir, sorusuna olumlu yönde görüş bildirenlerin oranı %26,5 iken, katılımcıların %45,1’i Türkiye’de kamu yönetiminde şeffaflığa önem verilmediği yönünde negatif görüş bildirmektedir. Katılımcıların %28,4’ü ise; Türk Kamu Yönetiminde şeffaflığa önem verildiğine kısmen inanmaktadır. Bulgular doğrultusunda; araştırmaya katılanların önemli sayılabilecek bir oranda (>%50) Türk Kamu Yönetiminde şeffaflığa önem verilmediği yönünde görüşe sahip olduklarını söylemek mümkündür. Ayrıca ulaşılan bulgular doğrultusunda; katılımcıların yaşı arttıkça kamu yönetiminin hesap verebilirliği algı düzeylerinin arttığı, buna karşın daha genç yaş grubundaki kişilerin kamu yönetiminde hesap verebilirliğe ilişkin daha olumsuz algı ve düşünceye sahip oldukları söylenebilir. Gürol ve Tüysüzoğlu (2017) bir çalışmalarında ABD, Avustralya, İngiltere, Kanada ve Türkiye’de şeffaflık raporu uygulamalarını 4 büyük denetim firmasının 20 şeffaflık raporu üzerinden incelemişlerdir. Araştırma sonucunda yazarlar İngiltere’nin diğer ülkelere nazaran şeffaflık raporlarında daha iyi uygulama örnekleri sergilediklerini tespit etmişlerdir.

Bu bilgilerden yola çıkarak şeffaflık ve hesap verilebilirlik konusunda genç nüfusun anlamlı düzeydeki olumsuz algısını değerlendirirken söz konusu nüfusun ilişkide olduğu kamu kurum ve kuruluşlarının özellikle üniversitelerin şeffaflığı üzerine araştırma yapma gerekliliği doğmaktadır. Özetle Araştırmada verilerinin analizi sonucunda, Türk Kamu Yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirliğin yeterince olmadığı, bu doğrultuda yapılan yasal düzenlemelerin uygulamaya geçirilemediği veya henüz tam anlamıyla uygulanamadığı sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir. Sürdürülebilir bir şeffaflık anlayışına; üretim-tüketim, ekonomi, muhasebe, liyakat, ticaret, hukuk, idari yapı vb her konuda ihtiyacımız olduğu kesindir.

Ece Özinç